2009 yılından buyana Bilim ve Sanat Vakfı‘nda aylık olarak düzenlenen “Etkin Yönetim Söyleşileri”nin 6 tanesi kitap haline getirildi. Bu kitabı, e-dergi formatında okumak isteyenler buraya; PDF formatında okumak isteyenler ise buraya tıklayabilir.
Sunuş yazımla başbaşa bırakıyorum sizleri…
Ülke olarak “Yönetim” konusunda bilimsel ve teknik açıdan bazı ülkelerden geride bulunduğumuz için mahkum olduğumuz bir literatür var. Bu literatür bizleri, bize hiç de ait olmayan bir kültürün kelimeleri ile düşünmeye zorluyor.
Bu minvalde bize ait bir “Yönetim Düşüncesi” ve ”Yöneticilik Kültürü”nün teorik ve pratik zeminini inşa etmeye çalışmanın güzel ve değerli bir çaba, üstelik bize yaraşan bir çaba olduğuna inanıyoruz. Bu çabanın; bilginin paylaşılmasına, yeniden yorumlanmasına ve yeniden üretilmesine imkân sağlayacağı gibi, bizim de söylenecek yeni şeylerle buluşmamızı, daha zengin bir anlam dünyası kazanmamızı, kendi kültürünün sesine sahip yöneticiler ya da yönetici adayları ile buluşmamızı sağlamasını temenni ediyoruz.
2008 yılının Şubat ayında yola çıkarken bir iddiamız/derdimiz vardı: Tarihî, dinî, kültürel ve çağdaş bir bakış açısıyla günümüz toplumuna uygun bir yönetim anlayışı oluşturmak. Değişik coğrafyalarda ortaya çıkan yönetim düşüncesini ve günümüz modern yönetim anlayışını da göz önünde bulundurarak kendi değer algılarımızı yansıtan anlamlı bir çalışmanın ancak doğru bir ölçü ve dengeli bir bakış açısıyla oluşacağına inanıyoruz. Bu inancımızı en iyi temsil ettiğini düşündüğümüz “terazi” kelimesini sitemizin ismi ve sembolü olarak belirledik. Böylece, www.terazi.biz sitesini hazırladık. Yönetimin ihtiyaç duyulan her alanında terazi.biz; geçmişinden beslenen, bilgi ve pratik değeri üst düzeyde olan çalışmaları yöneticilere ve yönetici adaylarına sunma misyonunu üstlendi.
Bu iddia ve misyon doğrultusunda, İbrahim Zeyd Gerçik ve Haluk Dortluoğlu öncülüğünde Bilim ve Sanat Vakfı, Küresel Araştırmalar Merkezi’nin bünyesinde “Yönetim Düşüncesi İhtisas Çalışması” başlığı altında bir okuma-tartışma grubu oluşturuldu ve bu çerçevede odak noktasında yönetimin yer aldığı değişik alanlara ait tarihî ve çağdaş temel eserler okunup incelenmeye başlandı.
Yapılan bu çalışmalara paralel olarak, alanında tecrübeli kişilerin bilgi ve deneyimlerinden istifade etmek, kitabî bilgilerimizi gözden geçirmek, sorularımıza doyurucu cevaplar almak ve farklı bakış açılarını öğrenmek amacıyla belirli periyotlarda gerçekleştirilen “Etkin Yönetim Söyleşileri”nin kalıcı olması için aynı başlık altında elinizdeki bu çalışma hazırlandı.
İlk metin, Doç. Dr. Melih Bulu ile “Uluslararası Alanda Türkiye’nin Rekabet Avantajları” üzerine gerçekleştirilen toplantının metnidir. Konuşmasında Melih Bulu; Türkiye’de mikro ölçekli yapı ve yönetimin nasıl oluştuğunu, mevcut süreçte yönetimin esnek bir yapıya dönüştürülüp matriks organizasyonların ortaya çıkmasının sonuçlarını ve işletmelerin sinir sistemi vazifesini gören ERP (Kurumsal Kaynak Planlaması) sistemlerinin yaşattığı dönüşümleri değerlendiriyor.
İkinci yazıda, Dr. İlhami Fındıkçı ile “Hizmetkâr Liderlik” kitabı hakkında yaptığımız söyleşi yer alıyor. Fındıkçı, tarihin derinliklerinden günümüze uzanan bir bakış açısıyla insan, liderler ve özellikle liderliğin hizmetkârlık yönünü ele alıyor. Hizmetkâr liderlik; fedakâr, kendisini başka insanlara adayan, başkaları için katma değer üreten, başkalarını yaşatan, canlı cansız tüm varlıklarla bütünleşen, gönül ve akıl birlikteliğine odaklanan, herhangi birinin egemenliğine değil bütünlüğe ve tamamlayıcılığa yönelen kişi olarak tanımlanıyor. Bütün bu özellikleriyle hizmetkâr lider, ideal insanı temsil ediyor. Bu noktada, günümüzde yaşanan insanî krizin temel nedeninin, doğal bir insan olmaktan yani ideal bir insandan giderek uzaklaşmaktan kaynaklandığı unutulmamalı.
“Zihinsel (IQ) ve duygusal (EQ) zekânın yanına etik zekâ (gönlümüz) da katılmalı” diyen Fındıkçı, günümüz insanının IQ ve EQ’sunun çok geliştiğine ama gönül tarafının zayıf kaldığına vurgu yapıyor. Toplum içinde çeşitli çatışmaların yoğun olarak yaşandığı günümüzde, insanlığa kendini adamış hizmetkâr liderlere hiç olmadığı kadar ihtiyaç var. Ancak sıfır noktasında yer alarak hizmetkâr lider olunabileceğine vurgu yapan Fındıkçı, kalıcı bir lider olmak için gönlümüzü insanlara kaptırmamız gerektiğini ifade ediyor. Bu çerçevede, Türkiye’nin küresel çapta oyun kurucu ve etkin aktörler arasında yer alması, ancak kendi öz değerlerinin (gelenek, kültür, inanç, ahlak vb.) korunması için aktif çalışma yapılmasıyla mümkün olacaktır.
Üçüncü yazıda, “Dünyanın En Büyük Ruh Sağlığı Hastanelerinden Birini Yönetmek: Bakırköy Ruh Sağlığı ve Sinir Hastalıkları Hastanesi Yönetim Deneyimi” başlığı altında Prof. Dr. Medaim Yanık ile yapılan söyleşi yer alıyor. Kâr odaklı bir şirkette ana amaç kârı en yüksekte tutmak iken, bir hastanede gelir-gider dengesini sağlamanın yanında asıl amaç kaliteyi arttırabilmektir. Bu nedenle hastane yönetimlerinde; yönetim anlayışı, kalite, güven, verimli ve etkin çalışma, motivasyon, rekabet ve ekip anlayışı büyük bir önem arz ediyor. Bakırköy Ruh Sağlığı ve Sinir Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde başhekimlik görevi süresince Medaim Yanık’ın sergilediği yönetim tarzı, çalışmaları ve dünyanın en büyük hastanesinin nasıl yönetildiği ile ilgili canlı bir yönetim deneyimi sunuluyor.
Dördüncü yazı, “Liderlik Gönül İşidir”, Dr. Ömer Bolat ile 2009 yılının Eylül ayında Hayat Yayıncılık’tan çıkan kitabı üzerine yapılan söyleşiye ait. Söyleşide Bolat, yirmi yedi yıllık iş hayatı ve MÜSİAD başkanlığı döneminde yurtiçi ve yurtdışındaki gezilerden edindiği deneyimleri liderlik ve yönetim konuları ile bütünleştirerek sunuyor. Liderliğin bir gönül işi olduğunu, gönül dolusu bir hizmet aşkıyla başkalarına faydalı olmak ve Allah’ın rızasını kazanmak için yapılan çalışmaların hayrının ve bereketinin çok olacağını belirten Bolat, Liderlik Gönül İşidir kitabını yazarken en büyük motivasyon kaynağının “İnsanların en hayırlısı, başkalarına faydalı olandır” anlayışı olduğunu dile getiriyor. İktisatçı kimliğiyle Bolat, küresel krizin nasıl ortaya çıktığını, ne gibi sonuçlar meydana getirdiğini ve sorunun çözümü için neler yapılması gerektiğini de ifade ediyor. Ayrıca konuşmada, sivil toplum kuruluşlarının (STK) nasıl yönetilmeleri gerektiği, STK’larla iş dünyası arasındaki ilişkilerin önemi ve gençlere mesajlar da yer alıyor.
Beşinci yazıda, Mimar Sinan’ı ve eseri Süleymaniye’yi yönetsel bakış açısıyla inceleyip günümüz yöneticilerine öneriler sunmasıyla alanında bir ilki gerçekleştiren, Sistem Danışmanlık Eğitim Yöneticisi İbrahim Zeyd Gerçikile “Bir Yönetim Modeli: Sinan ve Süleymaniye” üzerine yapılan söyleşi yer alıyor. Gerçik, 2009 yılının Mart ayında piyasaya çıkan Bir Yönetim Modeli: Mimar Sinan – İnsan Kaynakları ve Proje Yönetimi ve Bir Yönetim Modeli: Süleymaniye – Yönetim Psikolojisi ve Kurum Kültürü kitaplarının ortaya çıkışı ve süreç içerisinde yaşadığı deneyimleri paylaşıyor. Şirket yöneticilerinin büyük çoğunluğunun kendi tarihlerine dair birikimlerinin zayıf olduğunu gözlemleyen Gerçik, buradan hareketle, geçmişin dilini, yaşayan bir dil olarak bugüne nasıl taşırız düşüncesi ve kurum kültürü bize ait bir modelle anlatılamaz mı sorusu çerçevesinde Mimar Sinan ve eseri Süleymaniye üzerine yoğunlaştığını ifade ediyor. Söyleşide, Osmanlı’nın bilgi birikimini bir model üzerinden nasıl okuyabiliriz sorusunun cevabı paylaşılıyor.
Altıncı ve son yazıda ise “Yönetimin Sayısallaştırılması ve Etkin Yönetim” üzerine Yalova Belediye Başkanı Yakup Bilgin Koçal ile gerçekleştirdiğimiz söyleşi yer alıyor. Söyleşide Yalova Belediyesi’nde uygulanan “yönetimin sayısallaştırılması ve etkin yönetim” projesi çerçevesinde kamu idaresi nasıl etkin ve verimli çalışır sorusunun cevabı bulunuyor. Tarihsel bir perspektif ile bakıldığında, değişimleri yaşayan toplumlar, zamanla üretim ve eğitimlerinde de bu süreci yaşayarak değişimlere uygun çalışma prensibi ve saatleri oluşturmuşlardır. Bu çerçevede değişimin yoğun bir şekilde yaşandığı günümüzde, kamu çalışma saatleri ve mantığının değişeceğini öngören Koçal, mevcut mesai mantığı içerisinde çalışmayı verimli kılmanın şartının her çalışanın başına bir âmir koymaktan geçmediğine, personelin ürettiği hizmetin sayısal verilerle görülebilmesi gerektiğine değiniyor. Bu açıdan bakıldığında, kamu çalışanlarının yaptığı işin tanımlanarak sayısal verilerle takibinin sağlanması; personelin verimli çalışmasını, somut ve objektif biçimde bir performans değerlendirmenin yapılmasını, eksik görülen ve ihtiyaç gerektiren birimlere destek verilmesini sağlayacaktır. Bunun sonuncunda ise eldeki kaynaklar etkin ve verimli kullanıldığı için ideal yönetime biraz daha yaklaşılmış olacaktır.
Konuşmaları ile bizlere katkıda bulunan Melih Bulu, İlhami Fındıkçı, Medaim Yanık, Ömer Bolat, İbrahim Zeyd Gerçik ve Yakup Bilgin Koçal’a; soru ve görüşleri ile söyleşilerimizi zenginleştiren katılımcılarımıza; maddi-manevi desteği ile her daim yanımızda olan Muzaffer Şenel ve Zehra Dilek’e; söyleşilerin çözümlenmesinde büyük emek sarf eden Sevgi Güneş’e; yayın aşamasında katkılarından dolayı Z. Tuba Kor, Sevinç Özcan ve Mesut Özcan’a; motive edici konuşmaları ile bizleri nitelikli çalışmalar yapmaya sevk eden değerli Hocamız Mustafa Özel’e can-ı gönülden teşekkür ederim.
Çalışmanın yönetsel bir perspektif sağlaması dileğiyle…
Son zamanlarda aklim bu olaya cok fazla takildi. ilginc dogrusu.