Strateji ihtiyacı evrenseldir. Rekabetten alıkoyan ve kaynak yokluğu çeken küçük şirketler için bunun daha da önemli olduğunu söyleyebiliriz. Küçük oyuncular taklit edilmesi güç veya rakiplerin taklit etmeye tercih etmedikleri bir işe sahip olmalıdır; çünkü büyük oyuncular için bunu yapmak kolay olursa, çok geçmeden yaparlar. Küçük firmalar, emsalsiz biçimde iyi hizmet edecekleri ve daha büyük rakiplerin o kadar etkin olmayacakları uygun yere odaklanmalıdır.
Almanya’nın ekonomisi incelendiğinde, küçük ve orta büyüklükteki şirketlerin bu ekonominin belkemiğini oluşturdukları görülecektir. (Almanya’nın gayrı safi milli hasılasının üçte ikisi, 1000’den az eleman çalıştıran küçük ve orta boy şirketler tarafından imal edilmektedir. Dünyanın en büyük ihracatçısı olan bu ülkede, ihracatın da üçte biri bunlar tarafından yapılmaktadır.) Küçük düşünerek büyüyen bu mükemmel odaklanma örneklerine Almanya’da topluca “mittelstand” denilmektedir. Çoğu “mittelstand şirketleri” kendi pazarlarında dünya lideridirler, en yakın takipçilerine inanılmaz farklar atarlar. Bu firmalar, üründen ürüne zıplamazlar; özel bir segmentte dünyanın önde gelen tedarikçileri olurlar. Hiç kimse bu alanda onlar kadar iyi olamaz; çünkü ziyadesiyle ihtisas ve bilgi sahibi olmuşlardır; ayrıca bu segmentte yaptıkları her şeyi en iyi hale getirmişlerdir.
Küreselleşme paradigmasındaki değişim ile ihtisaslaşmaya –her şeyi yapmaktansa orada en iyisini yapabileceğin özel işler yapmaya– giderek çok daha büyük önem verilmektedir.